Son yılların vazgeçilmezi olan evlilik programlarının vazgeçilmez sunucularından Esra Erol, geçtiğimiz akşam programa bağlanan bir telefonla 'zor anlar' yaşamış. Telefondaki kadın seyirci, önce naif ve gayet unisex bir şekilde ilişkiler geçmişinden bahsederken birden bire sözü Hollanda'da yaptığı, ama ailesinin baskısı sonucu biten evliliğine getirmiş. Bu sözler üzerine de durumu çakmayan Esra Erol ve seyircileri, paravanın kenar köşesinde el pençe divan bekleşen damada talip bulduklarına sevinirken telefondaki kadın bombayı patlatmış: Stüdyodaki kadın konuklardan, anlaşabileceğim biriyle evlenmek istiyorum! deyivermiş. Ben programı izlemedim ama aniden yükselen ve dalga dalga büyüyen "Aaaaa!" nidalarını tahmin edebiliyorum. Tabii bizim domestik kızımız da derrrhal telefonu yayından alıp bir güzel ahlak dersi vermiş. Haberlerden okuduğum kadarıyla da "Ben o telefon numarasını da bulurum, canını yakarım," demiş. Pardon da neden canını yakıyorsun a güzel ablam?
Şimdiiii... Bilindiği üzere bu tür programlar mümkün olduğunca popülist yaklaşımlarla idare edilir ki elinde çekirdek, gözünü ekrandan hiç ayırmayan, çocuğu ağladığında veya ödevi için yardım istediğinde "Sus lan domuzun dölü" diye geçiştiren, kurban bayramlarında kestiği kurbanı sadece kendisi yiyen, her türlü haltı edip, komşusunu boşandığı için namussuzlukla suçlayan klasik alt sosyo ekonomik tebaya mensup kemikleşmiş kitleyi kaybetmesin, cepler parayla dolmaya devam etsin. Bu çerçevede bakacak olursak Esra Hanım az bile yapmış, o an fevri davranıp eşcinselliğe 'methiye' de düzebilirdi. (Büyük ihtimalle derneklerin ve kuruluşların karalamasından korkmuştur) Amma ve lakin isminden de hayli çakma olduğu belli olan seyirci hiç mi bilmez bu tür programlarda böyle şeylerin dillenemeyeceğini? Hollanda'da yaşıyorsun diye her yer orası gibi mi olacaktı? Hem senin hiç mi sosyal bir çevren yok orada? Stüdyodaki el örmesi hırkalı, dip boyası gelmiş saçlı, Willendorf Venüsü biblosu gibi kadınlara mı kaldın kala kala? Tabii bu telefonların program ekibi tarafından kurgulanmış olması ihtimali de söz konusu. Zaten öyleyse, lezbiyenlik üzerinden prim sağlamanın, lezbiyen evlilik yapmayı dile getirmekten daha masum olmadığı da apaçık.
Bugün Başbakan eşcinsellikle ilgili kanun düzenlemelerinin önünü açsa, nefret suçları kanunlarımızda resmen yer bulsa ve iktidar partisinin sivil gençlik kolları üyeleri bu yönde açıklamalar yapsa -ki bir süre önce yapıldı ama yankı bulmadı - eminim ilk bayrak taşıyıcıları bu insanlar olur. Bunlar suyun aktığı yöne akmayı severler. E, tabii kolay mı her ay 200.000 liranın üstünde kazanmak? Kim kaybetmeyi göze alabilir ki? Hem belki onların yerinde olsak, biz de cipimizle giderken, otobüste balık istifi evinin yolunu tutan vatandaşla göz göze geldiğimizde içimiz cızzzz eder! Ahh!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder