26 Aralık 2010 Pazar

Kimin eylemi?

Türk televizyonları son on yılda dizilere teslim oldu. Ondan önce de diziler vardı tabii ama her sezon yıldızı parlayan iki ya da üç dizi olur, bunun yanında haftada bir yayınlanan televizyon filmleri çekilirdi. Artık hangi kanalda ne oynar, ne zaman oynar, takip edilemez hale geldi. Sektör kendini üçe, dörde katladı, reklam payları birçok kanalın ve yapımcının ağzını sulandırdı. Onlarca yapımcı köşeyi döndü, bazı yıldız sanatçıların bölüm başına 80 bin dolar aldığı bile dillendirildi. Ama değişmeyen tek bir şey vardı; o da şartları bir türlü insanileştirilmeyen set işçilerinin, yani o 120 dakikalık yapımların ekrana gelmesinde payı en büyük olan grubun kazandığı para, çalıştığı süreydi. Bazen tam bir gün durmaksızın çalıştılar, sigortaları yapılmadı, set kazalarına kurban gittiler, sağlıklarını yitirdiler. Nihayet sonunda "Yerli Dizi Yersiz Uzun" eylemi yapıldı, sesler yükseldi. Sendikalaşmak için birlik olmalı, tek yumruk haline gelmeliydi çünkü. Eylem günü televizyonda izlediğim kadarıyla oyuncuların birçoğu da oradaydı. Yıldız olanları da vardı, daha az tanınanları da... Bazı yapım şirketlerinin destek verdiği de belirtilmişti ama Medyapım ve Ayyapım gibi pastanın en kremalı tarafını yiyen iki şirketin, eylemi desteklemediği yazılıp çizilmişti. Açıkçası ben, eylemde oyuncuların ön planda olmasından fazlasıyla rahatsız oldum. Çünkü bu eylem; sesini duyuramayan, feryadı cevapsız kalan, yani, verdiği emeğin karşılığını alamayan işçilerindi... Halbuki oyuncular, belki 14-15 saat çalışsalar bile, yaşamlarını kaliteli bir şekilde idame ettirebilecekleri kadar ücretler alıyorlar. Üstelik emeklerinin tam da karşılığı kadar. Senaristler için de aynı durum söz konusu. Halbuki kamera arkasındakilerin durumu bu kadar iç açıcı değil. Belki, oyuncuların her mikrofona kafalarını uzatmasının sebebi, "Arkanızdayız, biz de sizin yanınızdayız" mesajını vermek olabilir. Şahsen ben bu kadar iyi niyetli değilim. Çünkü halk, bunun, set işçilerinin değil, oyuncuların eylemi olduğunu düşünebilir, "Cukkayı götürüyorsunuz, bir de şikayet ediyorsunuz" gibi negatif bir tepki çekebilir. Diğer yandan, acaba oyuncular, bu hiç de insani olmayan tabloda payları olduğunu düşünmüyorlar mı? Eğer süre 45 dakikaya inerse, yapımcıların, yıldız oyunculara bölüm başına verdiği parayı hatrı sayılır oranda indireceğini biliyorlar mı? Biliyorlarsa helal olsun, ama devranın yine aynı şekilde döneceğini düşünüyorlarsa yanılıyorlar. Çünkü hepimiz, iki dakikalık bir sahne için gerekli olan tükenmez kaleme bile yapımcının para ödemediğini, sponsorlarla işi hallettiğini biliyoruz. Kaldı ki reklam payı düştüğü halde, oyuncularına 40-50 bin saçsın...
Eylem güzel. Seslerin yükselmesi daha da güzel. Ama, pankartı ters tutan Sinem Kobal yerine, gerçekten bu mesleğe yıllarını vermiş, yine de hala hak ettiği yaşam kalitesini elde edememiş bir set emekçisi çıksaydı kürsüye, daha iyi olmaz mıydı?
www.tips-fb.com TwitterTwitter Takip

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder