Başka ülkeleri bilemem ama bizde kesinlikle kendimizinkinden farklı fikirlere saygı yok. Her şeyi geçtim, 'bana ne, neye inanırsa inansın' bile diyemiyoruz. Çünkü birbirimizle fevkalade ilgiliyiz, kendi hayatımızdan çok etrafımızdakilerin hayatını yaşıyoruz. Fazıl Say'ın ateist olduğunu söylemesi neden, niçin insanları kırar, anlamam. Enn koyu dindar olsam bile eminim umrumda olmazdı. Çünkü beni yalnızca kendim ilgilendirir, normal olarak.
Mesela ben de Nutella, kahve, şiir ve Jehan Barbur sevmiyorum. Ama eminim bunu Twitter'a yazarsam en az 10 takipçi gidecek. Çünkü herkes bizim sevdiğimizi sevsin istiyoruz, haklarında kötü bir şey duyduğumuzda ya savunmaya ya saldırıya geçiyoruz. Ya da aşağılıyoruz. Çocukça değil mi?
Bir başka baskı: Teknoloji baskısı
Teknoloji güzel şeydir. Hayatı kolaylaştırır bir kere. Nice hayatlar kurtulur yeri geldiğinde sayesinde, zaman kazandırır. Ama teknolojiyi de doğru kullanmak gerekir. Aç kurtlar gibi her gelişmeye saldırıp, ıncık cıncık en küçük detayına kadar girmektense pragmatik yaklaşmak önemlidir kanımca. Kısacası ihtiyacımız olduğunca kullanmalıyız teknolojiyi. Şimdilerde teknolojik bir baskı oluştuğu kanaatindeyim. 15 yıl önce sabit telefon hattı bağlatmak için ismini yazdırıp iki yıl bekleyen insanlar şimdi kullandıkları telefonun alametifarikası olarak gördükleri uygulamaları, "varoş" kullanıcıların indirmesinden yakınıyor. Ne zaman böyle teknoloji gurusu kesildik biz? Kindle'lar, Apple'ın bağımlılık yarattığı ürünleri geçtim, e-kimlik uygulaması ve internetten doktor randevusu alma sistemleri bile konuya örnek teşkil etmeye yeter. 70 yaşında adamı internete girmeye, o da olmadı torun tombalağa, kafedeki çalışana yalvar yakar şifre güncelletmeye, doktordan randevu almaya mecbur bırakan bir sistem yerleşiyor. Yanlış anlaşılmaktan çekiniyorum ama Türkiye maalesef üzerinden en az iki kuşak geçmeden böyle bir düzene ayak uyduramaz. Modernizmi en geç yaşayan, hatta yaşamamış bir ülke olarak teknolojinin her toplumsal kesime eşit şekilde nüfuz etmesini ve dahası halkın bunu etkili kullanmasını beklemek yersiz olur. Her şeyi elden yapmaya alışık, analoğu seven ve elinde ATM kartı varken bile kuyruğa giren bir toplum olduğumuz gerçeğini ise es geçiyorum.
Diğer husussa insanları sahip oldukları teknolojik ürünlere göre sınıflandırmak. iPhone'u olan seksidir, BlackBerry'si olan sıkıcıdır, Nokia kullanan memurdur ve briyantinle saçlarını ortadan ikiye ayırır gibi gibi... Kimsenin aklına bu ürünleri kullanıp kullanmamanın bir tercih olabileceği dahi gelmiyor. Niye? Çünkü ona göre elinde olsa herkes onun kullandığı ürünü kullanırdı ve kullanmayarak burun kıvırmaları ise sahip olamadıklarından. İlerde bir gün, sokakta kağıttan kitap okuyamama olayına kadar gider bu durum, demedi demeyin. Alın size bu da teknolojik mahalle baskısı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder