Eve gidiyoruz. Kaset teybe takılıyor. Dön babam dön, belki 5 kez arka arkaya dinleniyor. Hareketli şarkıları seviyorum. Albüme adını veren Gülümse ise çocuk aklımı bulandırıyor, çok melankolik geliyor o yaşlar için. "Tut ki karnım bacaksı" şeklinde anlıyorum üstelik her defasında. Sonra Aksu'nun bütün albümleri sırayla alınıyor. Şarkılar tek tek ezberleniyor.
Ben büyüyorum. Çıktığı gün aldığım Deli Kızın Türküsü'ndeki Dua'nın Madımak kurbanlarına yazıldığını, hayatımda sahip olduğum ilk kasete ismini veren şiirin sahibi Kemal Burkay'ın kim olduğunu onlu yaşlarımın sonunda öğreniyorum.
Bildiğiniz üzere şair Kemal Burkay, bir ömür denebilecek kadar uzun bir süre sonra ülkesine dönüyor. Beni bu yazıya yazmaya itense sosyal medyadaki yansıması. Hatrı sayılır bir süre Twitter'ın Trending Topics'inin üst sıralarında yer alan Burkay, şimdiden döneceğine pişman edilecekmiş gibi duruyor. Kimi "Kemal Burkay kim yeaa" diyor, kimi "Gülümse'yi bu adam mı yazmış vay amk" diyor, kimi ise klasik vicdan popülizmi yaparak neredeyse şairi bugünkü keşmekeşin sorumlusu ilan ediyor.
30 yıldır dinmeyen kan dinsin diye elini taşın altına koyan, üstelik derdini nakış gibi mısralara işlemiş, beğensek de beğenmesek de her zaman konumunu ve değerini koruyacak işlere imza atmış insanları karalamak bu kadar kolay olmamalı. Hadi diyelim ki o kişiden nefret ediyoruz, ya şiirlerin, şarkıların suçu ne? Gülümse albümü hiçbir milliyetçinin evinde yok mudur? O şarkıyı dinlerken herkes kendince bir anlam yüklememiş midir?
Fikirlerden, şiirlerden, kitaplardan korka korka hem paranoyak hem komplo teorisi fetişisti hem de manik depresif bir ülke olduk çıktık. Kirli önyargılarımızı şiirlere, şarkılara bulaştırmamalı,
kaba etlerini sağlama alıp oturduğu yerden savaş çığırtkanlığı yapanlara inat gülümsemeli.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder