2 Ocak 2011 Pazar

Apaçilik üzerine

Apaçiler ve apaçilik kavramını, Hülya Uğur Tanrıöver aromalı sözcüklerle irdelemeye niyetim yok. Doğrudan dalacağım konuya. Ben bu kelimeyi duyalı (bildiğimiz anlamının ötesindeki kullanımını yani) yaklaşık bir buçuk yıl oldu. Türkiye'nin geçirdiği ani değişimlerin sosyolojik yansımaları sonucu, emo, apaçi gibi sürekli aşağılanan, değişik saç şekilleri olan, değişik müzikler dinleyen, ellerinden düşmeyen mp3 çalarlı telefonları ve düşük bel pantolonlarıyla dikkat çeken gruplar türedi. Bir insanın giyim tarzına, saçına ya da başka her hangi bir şeyine kim karışabilir? Elbette kimse karışamaz. Ama bu gruplar, bir zamanlar "kıro" diye hitap edilenlerin aksine teşhirden ve dikkat çekmekten hoşlanıyorlar. Yani onları ve sıradışı davranışlarını irdelerken, "apaçi", "emo" gibi sıfatları kullanmanızda -en azından onlar açısından- bir mani yok.
Evet, birçoğu göç eden ailelerin 'kayıp' evlatları, zor şartlarda büyüdüler, hor görüldüler, sürdürdükleri yaşam tarzı, bu koca şehirde gördüklerinden çok farklıydı. Yıllardır, taşı toprağı altın diye yutturulan bu memleketin gayya kuyusundan farkı yoktu onlar için. Uyum sağlamaları lazımdı. Gerçek Dolce Gabbana ceket alamadılar belki ama (sanki bütün İstanbullu'lar milyarlık ceket giyiyor) imitasyonunu aldılar pazardan. Siyaha boyattıkları ya da ucuna balyaj attırdıkları saçlarını waxla diktiler havaya, mp3 çalar telefonları son ses Dale Don Dale diye inledi sokaklarda. Ucubik fotoğrafları internetlerde dalga konusu oldu -ki bu benim en çok karşı olduğum durum. Modifiye arabalarında çaldıkları dıp tıslı müziklerle arzı endam ettiler gibi gibi...
Kavramı ve müdahil olanları tanımayanlar için biraz daha netletmiştir durum sanıyorum. Şimdi gelelim bu grup hakkında yapılan haklı/haksız eleştirilere. Ötekileştirmek kötüdür, çünkü ötekileştirdiğinizi aynı zamanda kışkırtırsınız. Potansiyel bir suçlu haline getirirsiniz. Bu, toplum için olduğu kadar sizin için de tehlikelidir. Ama beyaz çorap ve kösele ayakkabı giyen bir insanı kıro diye nitelemekten öte bir şey var burada: Yukarda da bahsettiğim gibi; apaçilerin alametifarikası bütün bu özellikler. Kıro dediğiniz insan, belki yokluktan ya da geldiği yerde öyle gördüğü için o şekilde giyiniyor olabilir. Ama apaçilerin bilinçli tercihi bu. Bunun yanında işin etnisiteye getirilmesine de şaşırıyorum. Bütün apaçiler Kürt değil. İstanbul'un göç aldığı bütün memleketlerden apaçi var. Bazı vicdan masturbatörleri görmek istemese de bu böyle. Yani Polat Alemdar söylemleriyle gezen, "vatan-millet-sakarya"cı birçoğunu bulabilirsiniz. Bunu da geçtik. Ortada var olan tek bir gerçek kaldı: Sosyo-ekonomik durum. Bu gencecik insanların apaçi olmalarının temelinde yatan bu diyelim. Peki işi bir de şu yönden ele alırsak bir şeyler değişir mi? Annelerinin, babalarının kaderlerini yaşamamak için çırpınan, çırpındıkça dibe çekilen bu insanlar, dinledikleri müziklerdeki gibi bir kaderciliğe kapılmayıp, kendi kaderlerini tayin etseler... Nasıl mı? Bir süre önce okuduğum, apaçilerle yapılmış bir röportajda içlerinden birisi sırf Adidas ayakkabı almak için bütün bir aylığını feda ettiğini söylüyordu. Bir diğeri, haftalık berber masrafının 50 lira olduğunu anlatıyordu. Sizce bunlar küçümsenecek rakamlar mı? "Adam tornacılık yapıyor, tekstil atölyelerinde eşek gibi çalışıyor, sana ne?" diyenler varsa, onlara, bu paralarla dışarıdan gayet güzel okunabileceğini, açık öğretimden üniversite bile bitirilebileceğini, dolayısıyla apaçilik sıfatının, işin kolayına kaçmak olduğunu söylemek isterim. Hayatta hiçbir şey kolay değil ki. Daha önce de dediğim gibi, bütün İstanbullu'lar D&G ceketlerle gezmiyorlar, hepsinin hayatı güllük gülistanlık değil. Hatta aile babası olan bazılarının modifiye bir arabası bile yok apaçilerin aksine. Zülfü Livaneli'nin de hep dediği gibi, 80'lerde başlayan yozlaşma ve arabesk kaderciliği, toplumun her tabakasına nüfuz etmiş durumda.
Orta halli bir çevrede büyüdüğüm için bir sürü hayata tanık oldum. Düşük ücretlere çalışıp, yıllarca mütevazı bir hayat yaşayıp çocuklarını okutan, namuslu, düzgün insanlar gördüm. Aynı zamanda arkadaşım olan çocukları mükemmel okullarda okudular. Daha fazla söze hacet var mı?
"Eğer biri size kuyruğun var diyorsa boşverin, ama beş kişi aynı şeyi söylüyorsa dönüp bakın" diye bir söz vardır. Belki de müthiş bir potansiyel taşıyan ama kaderlerine razı olan bu insanların suça yatkınlıkları, toplum içindeki rahatsız edici davranışları ve başka özelliklerine karşın onları savunanlara bu sözü söylüyorum.
www.tips-fb.com TwitterTwitter Takip

3 yorum:

  1. Ellerine sağlık canım; çok iyi bir yazıydı. Teşekkurler.

    -D-

    YanıtlaSil
  2. Böylesine bi yazı maşşallah oscar ödülüne layıksın be :)

    YanıtlaSil