Geçtiğimiz yıllarda gittiğim, sekreteri hariç erkeklerden oluşan bir ajansın patronu "Bir iş yerinde kadın olmaması iyidir. Ne kadar kadın, o kadar fesat" demişti. Şaşırmıştım ama önyargıdan çok tecrübelerine dayanarak bunu söylediğini anlamıştım. Gerçekten de tarafsız ve aklı selim kafayla düşünülse, kadınların iş dünyasında ne kadar verimli olduklarını, etrafındakileri ne kadar motive edip yapıcılığa yönlendirdikleri hakkında bir araştırma yapılsa, çarpıcı sonuçlar çıkar. Hayatla kavgasını bitirmiş, iyi eğitimli, hayatına giren erkeklerle iktidar mücadelesine girmektense, onlara, ayakları üzerinde duran bir birey olarak, maddi özgürlüğüyle değil fikri dünyası ve birikimiyle kafa tutan kadınları ayrı tutuyorum. Ama orta sınıftan çıkmış, dişiyle tırnağıyla, belki de (asla kınamak için değil) kadınlığını kullanarak mevki elde etmiş kadınların ölüm saçtıklarını da biliyorum. Bu kadınlar elde ettikleri makamın ve paranın gücüyle özellikle hemcinslerine az çektirmiyorlar. Mobbing olayında da erkeklerden daha yaratıcı oldukları kesin. Çünkü kadınlar kusur bulma ve dolaylı olarak yüze vurmada erkeklerden daha marifetliler. Bu iktidar kavgaları ve bireysel çatışmalar elbette işteki verimliliği ve çalışanların performansını da etkiliyor. Halbuki anlaşamayan iki erkek, en fazla bir öğle arasında yumruklaşıyor ama sonra her şeyi unutup işlerine devam ediyorlar. Kadınlarınki ise ebedi oluyor. (Kadınlar şiddet uygulamıyor demeyin, kadın çalışanını tokatlayan bir reklam ajansı genel müdürü duymuştum.)
Birçok kadından bile daha fazla kadınları koruyan biri olarak diyebilirim ki, pozitif ayrımcılık isteği en büyük aciziyettir. Çünkü bu; 'biz aslında erkeklerden daha aciz varlıklarız ama sizden, bize bir kıyak çekmenizi istiyoruz' gibi bir altmetin içeriyor. Halbuki üstünlük ya da başka her şeyden öte, hayatın her alanında eşitlik istenmesi daha makul değil mi? Bu eşitlik de tabii ki kişinin edinimlerine göre değişir. Tapu kadastroda memurken sevgilisi tarafından genel koordinatör yapılan bir kadının görüşüne kimse önem vermez. Sadece öyleymiş gibi yapar. Aynı şey, hak etmediği konuma gelen erkekler için de geçerli. Bir insan ne kadın olduğu için aşağılanmayı hak eder, ne de sırf erkek olduğu için yüceltilebilir. Yani işin özü mecliste 200 kadın olması, şu bu değil, işin özü birey olmada.