12 Haziran 2010 Cumartesi

Dadıysan nefes almaya bile hakkın yok!

Bugün, Hürriyet yazarı Sibel Arna'nın "Dokuz aylık bebekle mavi yolculuk" başlıklı yazısını okuyunca tabiri caizse ağzım açık kaldı. Arna, özel bir tekneyle çıktığı tatile 9 aylık bebeği ve onun dadısını da götürmüş, dadının deniz, kum ve güneş karşısında duyduğu insani isteklerden rahatsız olup bir güzel döktürmüş.
Bu olay kendisini o kadar rahatsız etmiş ki, tatil dönüşü İstanbul'daki dostlarından duyduğu "haddini bilmez dadı" hikayelerini de arka arkaya sıralamış. Sonlara doğru ise işi iyice şiddete vardırmış.
Klasik Beyaz Türk davranışları! Hizmetçiysen insan değilsin, çaycıysan varla yok arasında bir varlık olmalısın, dadıysan billur gibi suyun çağrısına karşı koyup, etrafına bile bakmadan işini göreceksin.

Esra Ceyhan'ın bir sözü vardı: "Hizmetçilerinizi güzel kadınlardan seçmeyin!" Meali: Kocalarınızı elinizden alırlar, ortada kalırsınız. Yani: Eğitimsiz, mesleği olmayan ama hayatını idame ettirmek zorunda olan güzel kadınlar, yapılabilecek en olağan ve vasıfsız iş olan hizmetçiliği yapamayacaklar. Ne olacak peki? Cevabı basit: Bedenlerini pazarlayacaklar. Sonra o güzel kadınlar canlı yayınlara bağlanacak, "Fahişelik yapıyorum, lütfen yardım edin" deyince Ceyhan tarafından "A! Ne ayıp. Canlı yayında böyle kelimeler kullanamazsınız. İlla kullanacaksanız 'Hayatın sillesini yemiş mağdur kadınım' deyin" şeklinde ahlak dersi verilip, "İş mi yok? Gider tuvalet temizler insan" şeklindeki son nasihatle cila vurulduktan sonra apar topar yayından alınacaklar. Bu da tipik orta sınıf kafası.
Aynı şekilde Hakkı Devrim, Medya Kralı'nda "Bir gün çaycının biri bana 'Nasılsınız Hakkı Bey?' diye sordu. Bazen öyle haddini bilmezler çıkıyor" gibisinden bir söz etmiş ve beni şaşkına çevirmişti. Adab-ı muaşeret ustası Devrim, aynı adabı çaycılara gösteremiyor olmalı.
O zaman neymiş? Çalışmanın ayıbı olmazmış. Ama çaycıysan, temizlikçiysen insan gibi muamele görmek de hakkın değilmiş. Git bana bir çay getir şimdi!
www.tips-fb.com TwitterTwitter Takip

2 yorum:

  1. Bu konuda bloglarda çıkan en iyi eleştiri yazılarından biri!
    Sibel Arna (veya yazısını kontrol etmeyen editörü) kovulana dek Hürriyet gazetesi almayın; Hürriyet'e ilan vermeyin. Ancak tepkinizi verirseniz gazete kendini düzeltme ihtiyacı duyar.

    YanıtlaSil
  2. Teşekkürler. Dediğinizde haklısınız, gazete protesto edilmedikçe tepkiler sonuç vermez. Son duyduklarıma göre işten atılmış kendisi. Doğru mu, göreceğiz.

    YanıtlaSil