Christopher Ciccone, yani kraliçeler kraliçesi Madonna'nın kendisinden 2 yaş küçük kardeşinin kitabı Kız Kardeşim Madonna (Life With My Sister Madonna)'yı yeniden okudum geçenlerde. İlk okuduğumda aklımda kalmayan bir detay beni güldürdü. Madonna, kızının babası Carlos Leon'la birlikte babasında kaldığı bir gece, koyu katolik babanın emriyle ayrı bir odada yatmış. En ünlü özlü sözü "Zevkleri başkasının iznine bağlı kişi zavallıdır" olan bir sanatçı için ironik bir durum.
Konser meselesi
Ocak ayından beri dünya Madonna'yla dönüyor. Her yerde 26 Mart'ta çıkacak albümü MDNA'in haberleri ve tabii ki 29 Mayıs'ta Tel Aviv'de başlayacak olan Madonna World Tour 2012 turnesinden bahsediliyor. 2006'dan beri bendenizin de dahil olduğu "MadonnaTürk"çülerin yoğun çabaları ve girişimlerine rağmen ülkemiz sathına uğramayan kraliçe, nihayet 7 Haziran 2012 akşamı, Türk Telekom Arena'da bir konser verecek. Çok şükür ki biletimi tükenmeden aldım ve büyük günü beklemeye koyuldum. Şimdi yana yakıla bilet arayanları görünce karaborsacılara gün doğdu demekten kendimi alamıyorum. Kadın tek başına endüstri olmuş, saygı duyulası. Ayrıca bilet kuyruğunda her yaştan, her konumdan insanın sabırla saatlerce beklemesi de takdire şayan. Düşünsenize, dünyanın bir ucunda binlerce insan size para kazandırmak için sıra bekliyor, şaka gibi. Ee, her fırsatta "Ben bir performans sanatçısıyım", "Benim gösterilerim bir sanat enstalasyonudur" diye demeç veren ve "İnsanlar çanta gibi çılgınca şeylere 300 dolar veriyorlar. Yıl boyunca çalış, biriktir ve gösterime gel. Ben buna değerim" şeklinde mütevazı beyanlarda bulunan bir divaya da bu yakışır.
İki kitap tavsiyesi
Yeşilçam deyince aklımıza hep melodramlar, abartılı tesadüflerin buluşturduğu ve kötü kaderin ayırdığı bedbaht aşıklar, yumruğunu ısırarak ağlayan aktrisler gelir. Hep yakınırız; "Türk sineması hala kendi dilini oluşturamadı" diye. Şimdi tavsiye edeceğim kitap, Türk sinemasının neden özgün bir dil oluşturamadığı üzerine iyi bir örnek. Dr. Meral Özçınar Eşli'nin Ocak 2012'de çıkan iki kitabından (Diğeri Arada Kalmak) biri olan "Türk Sinemasının Felsefi Arka Planı: Sinemayı Felsefeyle Düşünmek", plastik sanatlardan, sanayi devriminin meydana gelmesiyle ortaya çıkan sinemaya kadar uzanan ve konuyu görsel sanatlarda perspektif kullanımının kültürel farklılıklara dayanması çerçevesinde açıklayan bir başucu kitabı. Ustaların ustası Oğuz Adanır'ın önsözüyle açılan kitap, Semih Kaplanoğlu'nun Yusuf Üçlemesi, Derviş Zaim'in Cenneti Beklerken, Nokta ve Tabutta Rövaşata'sı gibi, Türk sinemasına ivme kazandıran ve yenilikçi arayışların hakkını veren filmlerin çözümlemeleriyle geniş bilgiler sunuyor, Yeşilçam'ın neden parodi havasından kurtulamadığını, sinemamızın neden hala özgün bir dili olamadığını, modernizm ve doğululuk-batılılık ekseninde sorguluyor.
Türk Sinemasının Felsefi Arka Planı: Sinemayı Felsefeyle Düşünmek
Meral Özçınar Eşli
Doruk Yayınları, 344 s.
Fizikçi Michael Brooks'un Fizik isimli kitabı da diğer bir tavsiyem. Her fırsatta, elindeki kısır tabağını sarsa sarsa "Kuğantuma inanıyoruğam" diyen gün teyzelerine pozitivist bir referans olacak nitelikte, akıcı ve öğretici bir kitap. Anlaşılır diliyle, fizikten korkan ve sadece magazin kısmıyla ilgilenenleri bile hemen avucuna alıyor. Kuantum fiziği, görelilik ve gerçekliğin gerçek doğası gibi felsefe ve fiziğin kesiştiği noktalara değinen kitap, fizik bilimini anlamamız açısından 20 önemli soruya değiniyor. İşte o sorulardan bazıları: Fiziğin amacı nedir? Zaman nedir? Elma neden düşer? Katılar gerçekten katı mıdır? Bedava yemek diye bir şey neden yoktur? Tanrı parçacığı nedir? Zamanda seyahat edebilir miyiz?
Fizik
Michael Brooks
Versus Kitap Yayınları, 248 s.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder